14 Mart 2013 Perşembe

Ne Güzel Bir Evlilik



HZ. HîFA Hatun radıyallahu anhüma  hikayesi anlatılan fakat hayatı hakkında bilgi verilmeyen kadın sahabelerden birisidir.
Medineli ve ensardan olduğu anlaşılmaktadır. Kabilesi ve doğum tarihi bilinmemektedir.Medinei Münevvere’de güzelliği ile ün salmış bir kadındı. Bir gün nebiler nebisi efendimizin huzuruna gelip şöyle söyledi: “Ya Resulullah! Bana beni cennete götürecek bir iş öğret!” Rasulullah (s.a.v) “Önce biriyle evlen. Bununla dinin yarısını emniyete alırsın.” buyurdu. Ya Resulullah! Benim dengim kim olur? “Beni Habeş Necaşisi (kral) istedi, ben onu istemedim. Ubeydullah yüz deve ve başka şeyler de verdi, onu da kabul etmedim. Lakin siz ahirette kurtuluşumun evlilikten geçtiğini buyurdunuz. Siz kimi münasip görürseniz onunla evlenmeye razıyım.” dedi. Hîfâ Hatun’un siz kimi münasip görürseniz razıyım sözünün altında, gönlünden Peygamberimizin kendisini müminlerin annelerinden kılacağı ümidi vardı. Lakin Resulullah’ın (s.a.v) böyle bir niyeti yoktu. Onu gücendirmek de istemiyordu. “Yarın sabah mescide en evvel kim gelirse onunla evlendireceğim.” buyurdu. Onunla evlenmek isteyen sahabeleri de ümitsizliğe düşürmek istemediğinden böyle bir yol takip etmeyi uygun görmüştü.Ertesi gün hiç biri erken uyanamadı. ALLAH .(c.c) onlara uykudayken uyanma imkanı bahşetmedi. Resulullah (s.a.v) kimin geleceğini beklerken aniden Süheyb isimli, fakir, siyah renkli, görünüşü güzel olmayan, uzun boylu, zayıf ve ince yapılı olan sahabe geldi. Hîfâ Hatun ise, zengin, güzel ve rağbet edilen biriydi. Namazdan sonra Hîfâ Hatunu çağırdı, durumu bildirdi. O da buna razı oldu. Hiç itiraz etmedi. Resulullah (s.a.v) hutbe okudu, nikahlarını akdetti. “Süheyb, kalk ve bu hanımın için bir şeyler al!” buyurdu. Lakin Süheyb, dünyalığı olmadığını söyleyince Hîfâ Hatun, kendi servetinden on bin dirhem gümüşlük bir kese getirtti. Onları Süheyb’e verdiler. O da gerekli şeyleri alıverdi. Sonra Resulullah (s.a.v) “Ey Süheyb! Hanımının elini tut, onu evine götür!” buyurdu. Bu sefer Süheyb (r.a) dedi ki, Ya Resulullah (s.a.v)! benim evim mesciddir. Hangi eve götüreyim?” Süheyb’in bu cevabını işiten Hîfâ Hatun, “filan yerdeki hazır konağı sana bağışladım. Kalk beni oraya götür.” dedi. Onun bu aceleci tavrı ve hareketi Resulullah’ın (s.a.v) çok hoşuna gitti de ona dua etti. Sahabe de onun bu hareketini çok takdir ettiler ve onu övdüler.
Karı ve koca kalktılar ve birlikte konağa gittiler. Akşam olunca yemeklerini yediler. Rablerine hamd ettiler. Nihayet yatma vakti gelince, Hîfâ Hatun “Ey Süheyb! Bil ki, ben sana nimetim, sen bana mihnetsin. Sen bu nimete şükür, ben bu mihnete sabır için, gel bu geceyi ibadet ve taatle geçirelim. Sen şükrediciler, ben sabrediciler sevabına kovuşayım. Çünkü Rasûlullah (s.a.v) ‘Cennette yüksek çardak vardır. Bunda yalnız şükredenler ve sabredenler bulunur’ buyurdu.” dedi.
O gece ikisi de taat ve ibadet ile meşgul oldular. Sabah namazını eda için Süheyb mescide geldi. Cebrail a.s onların gerekli hallerini Rasûlullah’a (s.a.v) bildirdi. Cennet ve Cemal-i ilahi ile onlara müjde verdi. Resulullah (s.a.v) “Ey Süheyb! Geceki halini, sen mi anlatırsın, ben mi söyleyeyim?” buyurdu. Süheyb, Ya Resulullah (s.a.v) siz söyleyiniz dedi.Resulullah (s.a.v) durumlarını, yaptıklarını bildirdi. Ve sonra “Siz cennetliksiniz ve ALLAH' u Tealayı göreceksiniz” müjdesini verdi. Süheyb sevincinden ve Cenab-ı Hakk’ın didarı müjdesine kavuşmak şevkinden başını secdeye koydu ve “Ya Rabbi! Eğer beni mağfiret etmişsen, günahlara bulaşmadan ruhumu kabz et! dedi. ALLAH'u Teala, onun ruhunu secdede iken kabz etti. Orada bulunan tüm sahabeler buna ağladılar. Resulullah (s.a.v) “Daha şaşılacak şey, Hîfâ’nın da bu anda ruhunu Hakk’a teslim etmiş olmasıdır.” buyurdular. Hakikaten o esnada Hîfâ Hatunun da Hakk’a yürüdüğünden kimsenin şüphesi olmadı. Muhbir-i sadık efendimizin her haber verdiği doğruydu. Nitekim bu da böyle oldu. Sahabe-i Kiram efendilerimiz her ikisinin de cenaze işlemlerini yaptıktan sonra ikisini de Cennetül Baki'ye yan yana defnettiler. Başları ucuna iki tahta koydular. Tahtalardan birine: “Bu ALLAH'u Teala’nın nimetine şükür edenin kabridir.” diye yazdılar. Öbürüne de: “Bu ALLAH'u Teala’nın mihnetine sabredenin kabridir.” ibaresini yazdılar. Bu olay ile bir kere daha anlaşılmıştır ki, Ashabı kiram kuvvetli bir imana ve tam bir teslimiyete sahip idiler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder